Yazdan kalma bir gün : Brüksel

Yazın Almanya’da kaldığımda bir cumartesi Belçika, Brüksel’i gezme fırsatı yakaladım. Maalesef ki kısıtlı bir zamanım vardı. Ama tabanvayla her yeri gezmeye çalıştım. Bol çikolata, tatlı ve bira denedim 🙂 Zaten her yerde vitrinleri mükemmel olan dükkanlar o kadar çok ki! Çok büyük bir şehir değil, her şey 3-4 dilde yazılıyor, bir yerinden tutup anlıyorsunuz. Tam bir Avrupa şehrini yansıtıyor, binalar inanılmaz güzellikte. Gidiş – gelişimi ise “mitfahrgelegenheit” sitesi ile hallettim. İngilizcesi “Carpooling” olarak geçiyor. Mantık ise şu. Araba ile A noktasından B noktasına giden kişi diyor ki sitede – arabamda 3 kişilik boş yer var, şu saatte A’dan kalkacağım, yol şu kadar sürecek, fiyat ise şudur. – diyor. İletişime geçip geleceğinizi haber veriyorsunuz. Sonra mis gibi gidiyorsunuz istediğiniz şehre! Benim bu yöntemi seçme sebebim gitmeden sadece 3 gün önce tren biletlerine bakmış olmak. Tabi ki fiyatlar inanılmaz yüksekti. Bu yöntem hızlı ve ucuz bir alternatif!

+KAL_0044 +KAL_0045 +KAL_0053 +KAL_0056 +KAL_0057 +KAL_0061 +KAL_0063 +KAL_0066 +KAL_0067 +KAL_0071 +KAL_0072 +KAL_0078 +KAL_0079 +KAL_0080 +KAL_0082 +KAL_0085 +KAL_0086 +KAL_0087 +KAL_0088 +KAL_0089 +KAL_0091 +KAL_0092 +KAL_0097 +KAL_0103 +KAL_0112 +KAL_0116 +KAL_0121 +KAL_0127 +KAL_0133

Köln

Geçen Cumartesi günü Köln’e gittim. Ve bunu bisikletle yaptım! Gidiş geliş toplam yaklaşık 75 km’ydi. Köln-Bonn arası bisikletle 3 saat. Yol genellikle Rhein nehri kıyısından olsa da arada ormana dalıp sonra kendinizi çift şeritli yolda bulabiliyorsunuz. İlginç bir şekilde ağrıyan yerim bacaklarım ya da popom değil ama omzum oldu. Sırtımda ve omzumda kas kasılması olduğundan 6 saatlik bisiklet sürüşüne, sırt çantası da taşıyınca sağ omzum pek dayanamadı ve bu yüzden dönüş yolum pek rahat değildi. KAL_9445 KAL_9449KAL_9450 KAL_9455   (Yolda at görmedim demem,; gerçi tavşana, kuzuya, keçiye ve ineğe de rastladım, bedava hayvanat bahçesi ziyareti oldu 😛 )       KAL_9457   Gelelim Köln’e. Bisikleti ana tren istasyonunun oraya parkettikten sonra gezim başladı. Ana tren  istasyonunun (Köln Hauptbahnhof)un hemen yanında Kölner Dom – Köln Katedrali tüm ihtşamıyla karşımdaydı. Sabah gittiğimde kimsecikler yoktu, dedim yanlış yere mi geldim. Kahvaltı ettikten sonra tekrar caddelere çıktığımda 10 milyon insan doluşmuş gibiydi! Gezilesi müzeler arasında en göze çarpan ikisi Museum Ludwig ve Röminsches Germanisches Museum idi ama dedim ben bu sefer farklı bir yer gezeyim, ve çok tatlı bir yer olan Çikolata Müzesi’ne (Schokolade Museum) gittim. Bir iki şey ukte kaldı içimde. Birincisi Weinmuseum’a (Şarap Müzesi)’ne gidememek, ziyaret saatleri uymadı. İkincisi ise benim gittiğim akşam büyük bir havai fişek gösterisi vardı, bisikletle gittiğim için kalamadım. Ama nehir kıyısı çok eğlenceliydi, bir sürü bira ve sosis standı vardı 🙂 İnsanlar çimlere yayılmıştı, Farklı sokaklardan farklı müzikler geliyordu, ve Almanca’nın hiç bu kadar Fransızca gibi duyulabileceğini sanmazdım, oluyormuş 😀 Bu arada Hard Rock Cafe’ye de uğrayın derim. Altmarkt’ın olduğu yerde ise birahaneler var, otantik ve şirin. Bu arada eau de Cologne lafı hakikaten Köln’den geliyormuş, bayağı limon kolonyası satıyorlar bu adla 😀  Daha keşfedilecek çok şey var Köln’de ben sadece kısa bir bakış atabildim. Köln-Bonn arası yakın, bakalım bir dahaki gidişimde nereleri gezeceğim…     KAL_9458KAL_9464 KAL_9472   (Neumarkt civarı) KAL_9482   (Kölner Dom’a gider iken rastladığım melek amca ve genç sokak müzisyenleri) KAL_9486   (Kölner Dom, tüm ihtişamıyla, dev gibi bir yapı. Foto çekerken yerde süründüm resmen) KAL_9500   (Kölner Dom’un içi, ayin vardı, bu iki din adamı da ileriye geçmeyelim diye bizi gözetliyordu)   KAL_9501KAL_9492   (Dom’un önündeki sokak ressamlarından biri) KAL_9506 KAL_9515 KAL_9540   (Dom’a çok yakın olan Hohensollenbrücke. Yüzbinlerce sevgililerin kilidi vardı, kimisi eski kilidini arıyor, kimisi ise yeni bir kilit takıyordu) KAL_9543 KAL_9545 KAL_9552 KAL_9553 KAL_9554 KAL_9558 (Eriyik çikolata var bu ağacın altında 🙂 Gofreti bandırıp ikram ediyorlardı ve inanılmaz güzeldi tadı! )  KAL_9562    KAL_9587 KAL_9583 KAL_9582

 

KAL_9591

(Şampiyonların ara öğünü 🙂 )

KAL_9589 KAL_9595

Bonn: İlk Haftalar

Bonn’da kalalı tam 2 hafta oluyor. İçim dışım Almanca oldu, arada 3 dil konuşmaktan beynim yanıyor 🙂 KAL_9317_edited KAL_9311 Biraz Bonn’u anlatayım. Bonn, Berlin’den önceki başkent, yani Batı Almanya’nın başkentiymiş. Köln’ün hemen altında kalıyor, havaalanı dahi Köln Bonn Havaalanı olarak geçiyor. Beethoven’nın doğduğu yer ki, kısmetse gideceğim. Bonn Üniversitesi, şehrin merkezinde yer alıyor ve futbol sahası büyüklüğünde çimleri var! İkinci el dükkanları ve pazarları çok güzel. Bugün ise bisiklet aldım. Kesinlikle Rhein (harita Türkçe değil malumunuz, Türkçe adı bilmiyorum ne yazık ki) nehri kıyısındaki bisiklet yolları görülmeli, manzaralar cidden muhteşem. Kimi zaman nehir kıyısından, kimi zaman orman içinden, kimi zaman ise tarlaların arasından geçiyorsunuz, inanılmaz zevkli. Bir günde 20 km bisiklet sürebileceğimi düşünmezdim! Haftaya Köln’e gideceğim bisikletle. Beni bu hafta sıkı bir antreman bekliyor 🙂2014-06-29 11.35.22KAL_9301 KAL_9306 KAL_9319KAL_9254 KAL_9260

KAL_9253 KAL_9313 KAL_9249

BONN

Bu başlığın büyük harflerle yazılmasının bir sebebi var. Çünkü…

BONN(Biliyorum, çizimim 10 yaşındaki bir çocuktan farksız 😀 )

 

Guacamole Sosu

Babalar gününde babaya ilginç bişiyler yapayım dedim. Bi workshopta öğrenip kendi yorumumu kattım 😛 Aslında olay misket limonunu markette bulmamla başladı. Bu tarifte 3 avokado, 1 misket limonu, 1 portakal, jalapeno biberi, acı sos, zeytinağı, 1 orta boy soğan, bir orta boy domates, tuz, karabiber, kıyılmış maydonoz var. 2014-06-15 14.58.56 Avokadonun içini çatalla ezip maydanozu koydum. 2014-06-15 14.59.04 Üzerine minik minik doğranmış soğan , jalapeno biberi ve domates ekledim. Acı sos, misket limonunun ve portakalın suyunu ekledim. Üzerine de karabiber, tuz, zeytinyağı ve tataaaaa 🙂 İşte süper bir guacamole sosu!2014-06-15 15.32.42 2014-06-15 16.15.26(Normalde tuzsuz tortilla cipsleri iyi gidiyor, ancak çok pahalılar. Onun yerine lavaşı uygun boyutta bölüp fırına vermek en güzeli. 10 dakikada oluyor en geç)

 

Mona Cihangir

Arkadaşlarımla yeni bir yer denemek istedik ve Mona Cihangir’e gittik. Atmosfer çok hoştu, iç dekorasyonunu beğendim ancak menü ve yemekler adına aynısını söyleyemeyeceğim. Menü bakımından kısıtlı, 5-6 çeşit başlangıç, 6-7 çeşit makarna, 6-7  çeşit pizza ve ana yemek olarak da yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 10 çeşit vardı. Fiyat – lezzet performansında zayıf kalıyor. Başlangıçta Dana Carpaccio aldık ki güzeldi, ancak bu başlangıcın özelliği bence malzemenin iyiliğinden gelmesi. Ana yemek olarak ise bir arkadaşım Schnitzel alırken, ben ise Bonfileli pizza paylaştım. Bonfile dilimleri kuru değildi ama pizzanın o kadar bir özelliği yoktu ve diğer restoranlardaki kadar büyük değildi. Genel olarak başlangıçlar 30-45 TL, makarna, pizzalar ve ana yemekler de 30-50 TL arası değişiyor. Baktığınızda çok farklılığı olmayan, ambiyansı iyi ama yeni bir şey yemek için ilk tercih değil. Öğrenci iseniz yapmayın, yazıktır 🙂

100_7747 100_7750 100_7751 100_7752

Mona Cihangir

Adres: Kılıçalipaşa Mah. Akarsu Yokuşu Cad. No:36/A, (Villa Zurich Oteli Altı) Cihangir
Beyoğlu, 34433 İstanbul

 

Karşınızda Burgazada!

+KAL_9191

Dün tatilimi kutlayıp, hiç gitmediğim bir yer görmek istedim ve Burgazada’ya geldim! Burgazada diğer adalardan daha sakin ama kesinlikle güzelliğini koruyor. Yolun tek gürültüsünü faytonlar oluşturuyor. İnanılmaz güzellikte çiçekler var. Adada hala denize girilebiliyor, hemen sahil kenarında rakı-balık-meze üçlüsünü yapabileceğiniz yerler var. Öyle ki ayaklarınızı suya sokabilirsiniz. Yapılması gereken şeylerden biri ise Saik Faik Abasıyanık’ın evini ziyaret etmek. Hayatı boyunca burada yaşayan Sait Faik’in heykellerini adanın çeşitli yerlerinde görebilirsiniz. Evi ise iskeleye yakın biraz yukarı yürümeniz gerekiyor. Ev Darüşşafaka tarafından müzeleştirilmiş. Dışarısında oturan Sait Faik, bahçesinde onun anısına yazılmış olan kağıtlar. İnsan Sait Faik’i tekrar keşfetmek istiyor. Giderseniz kesinlikle bisiklet kiralamanızı tavsiye ederim. Ben o gün etek giydiğim için binemesem de çok canım çekti doğrusu 🙂 Çok güzel küçük bir cami, bir iki kilise ve manastır bulunuyor adada. Onları ne yazık ki sadece dışarıdan görebildim.

+KAL_9192

+KAL_9189 +KAL_9187 +KAL_9182 +KAL_9183 +KAL_9197 +KAL_9201 +KAL_9169

+KAL_9205 +KAL_9207

+KAL_9202

 

Jamie Magazine ve daha fazlası

Bugün final sonrası yorgun argın eve gelirken, markete uğradım ve ne göreyim, Jamie Magazine Türkiye çıkmış!!

JAMIE

Böyle karton, daha sevimli, yeni baskı mis gibi kokuyor! (valla basım kokusu, çok severim) İçine baktığımda, hem Jamie, hem Türk yemek yazarları, hem de dünyanın farklı taraflarından yazarları buluyorum. Kısacası ben sevdim. Bakarken içine bir reklam dikkatimi çekti. Yıllardır severek takip ettiğim blog olan cafefernando.com’un yazarı olan Cenk Sönmezsoy’un çok uğraştığı, uğraşlarını blogda paylaştığı yemek kitabı haftaya çıkıyormuş! 🙂

CAFEFERNANDO

(Çıktığı anda heyecanla okumak istediğim bir kitap, yani daha doğrusu ağzımın sulanması ve koşarak markete gidip tarifleri yapmaya başlayacağım bir kitap 🙂 )

La Cucina Italiana dışında her ay alınacak yemek dergileri listeme girdi Jamie Magazine. Finaller bitince içindeki tarifleri denemeye başlarım 🙂